" Bir Cumhuriyet kadını…1920'lerde gözünü açtığı Cumhuriyet, Demokrasi ve Atatürk rüzgarlarını ölümüne kadar her daim nefesinde saklı tuttu. Hep üretmek ve paylaşmak üzere yaşadı. Çocukluk yıllarında karşılaştığı Atatürk, baba ziyaretleri ile konuk olduğu ortamlarda karşısına çıkan Nazım Hikmet, Behçet Kemal Çağlar, Münir Nurettin Selçuk, Yahya Kemal ve her birimize hala ilham veren daha niceleri O'nu sanatla, resimle, edebiyatla kuşattı. Yabancı dilden ilk müzikallerin çevirilerini yaptı. Tiyatro eserleri, öyküler.. Sonra şiirleri.. Her daim başucundaki kağıt kalemle şiir sırdaşı oldu. Resimleri 250 den fazla koleksiyonda O'nu yaşatıyor. Yılda en az iki Anadolu sergisi açmazsa huzur bulmazdı. Ya Oluşum… Cemal Süreya'nın başyazıları ile başlayan aylık edebiyat dergisi 124 sayı ile kültür tarihimizin kilometre taşlarından biri oluverdi."
Önerileri, yönlendirmeleri kulağımda duran sayılı büyüklerimden biri Nisa Kadıbeşegil… Her duyguyu güler yüzle karşılamayı kendisinden öğrendim… “Sanat bir YAŞAM… Yaşamsa sanıldığı kadar SANAT değil” demişti… Ne kadar haklıymış…
Keşke tanışıp elini öpme fırsatı bulsaymışım diyor insan. Ne kadar da anneme benziyormuş. Aynı zamanda lisedeki edebiyat öğretmenime, çok sevdiğim bir şaire ve hayranı olduğum bir tasarımcıya… Bu kadar üretken olup üzerine bir de Salim gibi hayırlı evlat yetiştirmiş ya, hayran olmamak elde değil. Bravo Cumhuriyete. Mekanı cennet olsun.
Ankara’da üniversite öğrencisiyken tanımıştım ve Oluşum’u izliyordum. Nisa hanım bir Don Kişot gibi tek başına bu dergiyi ciddi bir kültür-sanat-düşün dergisi yaptığı gibi, Cumhuriyetin gerçekten beklediği gibi aydın-çağdaş bir kadını olmayı başarmıştı. Resimleri de, kitapları da bu çağdaşlığın önemli bir simgesiydi ve onsuz bir Ankara kültür yaşamı düşünülemezdi. Her karşılaşmamızda onun üretkenliği, sıcak ve içten kişiliğini tanımak güzel bir duyguydu. Ve ben onu bu duygularla İzmir’de bırakmıştım…sıcak gülümseyişi ve her zaman yapacağı şeylerden heyecanlı heyecanlı söz etmesi belleğimde. Belki gelecekte onun üzerine bir belgesel yapılabilir (var mı yoksa?) Bellek yerini tarihe bırakmadan: Bir aydın kadın portresi.Anısı ağaçlar gibi ayakta.
Değerli Nisa Kadıbeşegil Hanımefendi.
Sizi 60’lı yılların sonlarında Ankara’da en verimli günlerinizde tanımış olmanın mutluluğu içindeyim.
Sizi çok yönlülüğünüzle , mükemmel yazarlığınızla, müstesna ressamlığınızla ,fevkalade organizasyon yapma yeteneklerinizle ,doğru ve düzgün tahlillerinizle ,her zaman en güzelini yaratma içgüdünüzle ,mükemmel yayınlarınızla ,hiç değişmeyen mücadeleci kişiliğinizle ,olağanüstü yaratıcılığınızla ,kısacası;sizi Nisa Kadıbeşegil yapan tüm özelliklerinizle hasretle arıyoruz.Işıklarınızla aydınlanmaya çok ihtiyacımız olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz.
SANCAR MARUFLU
Sayın Kadıbeşgil’in ve Oluşum Dergisinin anısına
oluşum özellikle o yıllarda bizim kuşağın yetişmesinde, yazıya, dünyaya yeniden bakmasında öncü, önceliyici hatta dönüştürücü bir üstlendi böylesi bir sayfa oluşturduğunuza gerçekten çok sevindim.
bua rada oluşumu eski sayılarını nereden bulabilirim rahmetli babam O.Zeki özturanlı’nın da Yasak oyun adında bir metni yayınlanmışt
Ankara Esat’ta ki evinizde derginin yeni sayılarını hazırlarken duyduğunuz heyecanı bugün gibi anımsıyorum.Yeni bir şiir getirdiğimde onu Oluşum’un sayfalarında görmenin beni ne kadar mutlu ettiğini de.Bugün adını hepimizin bildiği bir çok genç insanın ilk kanat çırpmalarını Oluşum’un sayfalarında yapmaları sizin çabalarınızın büyüklüğünü bir kez daha kanıtlıyor.Işıklar içinde olduğunuza yürekten inanıyorum
Onu hiç tanımadım..
70’li yılların sonu 80’lerin başında edebiyat dünyasına yön veren dergilerin en önemlilerinden birini çıkarıyordu.
Necdet Ökmen’in Somut, Ahmet Say’ın Türkiye Yazıları, Demirtaş Ceyhun’un Edebiyat Cephesi ve Mekmet Fuat’ın Yazko’su, Ali Püsküllüoğlu’nun Yusufçuk’u ve Fahrünisa Kadıbeşegil’in Oluşumu..
20’li yaşlarında genç bir şair olarak bir kaç şiirimi göndermiştim postayla.. Nisa hanım hemen yayınladı. Çok sevinmiştim. Sonrasında ne zaman şiir yollasam hemen basardı.
Hiç görüşmedik ama bir abla-kardeş sevgisiyle biz birbirimizi anlardık.
Sonra renkli kalın gösterişli dergiler çıkmaya başladı. Gösteri ve Sanat Olayı.. Küçük, renksiz dergiler biraz kenara itildi. Oluşum gibi.
Onu hiç tanımadım ama çok sevdim.
Ruhu şad olsun.. Mekanı şiirli yerler olsun..
Sayın Kadıbeşegil’i ben de hiç görmedim, sadece kısa notlarla zaman zaman haberleşebildik. 1980’li yıllarda Nusaybin Lisesi’nde çalışmaktayken kendisine kimi şiirlerimi göndermiştim ve O da yayımlamıştı OLUŞUM’da. Bana umut ve güven aşılamıştı. Kendisini saygıyla anıyorum.
Sevgili Kadebeşegil edebiyat ve sanata katkıları yadsınamaz. Onun kadar candan, onun kadar yeni yazı yazanlara kucak açan ve onlara destek olan ikinci bir insan var mı bilemiyorum. Her Ankaraya gidişimde Kadıbeşegile uğrardım. Çok cana yakın biriydi. Bir yerde sanatsal çalışmanın olduğunu duyduğunda orada olurdu. Aklıma geldiğinde yüreğim sızlar. Cennetin güzel köşesine göçtüğünde haberim olmadı. Çok sonraları duyduğumda ne kadar iyi bir insanın da artık aramızda olmadığını algıladım ama hiç bir zaman unutmadım. Bizimle sürekli yaşamakta. Biliyorum orada da sanat ve edebiyat çalışmalarına aynı duyarlılıkla devam etmektedir.
Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
…………………..
henüz başımda kavak yellerinin estiği 18/19 yaşımda (1984/1985) ilk şiirlerimden birini/ilk eleştirilerimden de diğerini yayınladığım,önceleri velut ve münbit ; sonra da ilgisizlikten önce mahrum, sonra mağdur edilmiş; cemal süreya’ın münibüs şiirini ansıtan, ahmed arif’in karanfilli soğanlarını yordamlayan; son dönemlerinde ex ‘in üç saniiye koridoruna ilgisizlikten avurtları çökmüş olarak şavk hızıyla girmiş güzelim d/ergi:oluşum !
sahi, şimdiki adın/durumun medeni halin; ölüşüm mü?
öyleyse benim de elifim çoktaaaan noktalandı…
belirsiz tabutun ve mezarın da tıpkı ilkgençliğim gibi; karamfilli soğanları yordamlayan kavaklar gibi kokuyor…
ört ki ölem…
maktul oluşum’un bir resmi de mi yok şimdi elimizde…
fi tarihli mektubumdur/- –
c.hüseyin düz
İncir reçelini ilk kez onun evinde yedim.
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde son sınıf öğrencisiydim. Bitirme tezi olarak Oluşum dergisini belirlemiş, biraz zorlanarak kabul ettirmiştim. (Malum şunca sağcı dergi varken niye Oluşum, yoksa ben solcu muyum engeli! Tez danışmanım hoca kabul etmemiş, Bölüm Başkanı Olcay Önertoy’un kapısını çalarak danışmanım olmasını ve tez konumu kabul ettirmiştim.)
Bu vesileyle tanıştım Sevgili Nisa Kadıbeşegil ile. Gurbette okuyan bir öğrenciye, yeniyetme bir şaire tam bir anne sevecenli, aydın olgunluğuyla açtı kapısını, sofrasını, Oluşum’un arşivini.
Küçükesat’taki evine ilk gittiğim sabah, oğlunu bekleyen bir anne titizliğiyle sofrayı kumuş, çayı demlemişti. O masada, pencereden vuran sabah ışığının içinden geçerken yeşilin çeşitli tonlarıyla oynaştığı incir reçelini nasıl unuturum! İncir reçelinin beni şaşırtan lezzeti olmasa üstümdeki utangaçlığı atamayıp o enfes kahvaltıyı kaçıracak oluşumu nasıl unuturum!
Birçok kez kapısından geçerken içeride oluşunu düşünüp “içten” bir selam geçirerek rahatsız etmemek için adımlarımı hızlandırdığımı, kendime kapıyı çalma fırsatı tanımadığımı nasıl unuturum.
Neyse…
Tezi bitirdim, okulu bitirmem kolay olmadı…
Yıllar sonraydı, Ankaralı günleri de bitirip İstanbul’a geri dönmüştüm. Nişantaşı’ndaki evinde bir ikindi kahvesi içiyoruz; “incir reçeli var mı” diye bir espri yapacaktım, araya o engin birikimiyle açtığı yeni bir sohbet konusu girdi, espriyi unuttum. Evden çıktıktan sonra aımsadım incir reçelini, son görüşmemizmiş, nasıl unuturum!
Şimdi genzimi yakacağını nereden bilebilirdim?
– –
ikinci mektup ya da bir önemsiz ve küçük bir ansıtma:
oluşum yazıları başlığı altındaki fihriste baktım. adım düzyazı (eleştiri) bölümünde geçiyor.oysa ilk şiirlerimden biri [kuytuluklarda] o da oluşum’da/tem-ağs’ 84 dercedilmişti. dalgınlığınızdan ve unutkakanlığınızda olduğu kuşkusuz: sadece düzyazı değil, oluşum’da şiir de dercettim(tek şiir):Dizin’e/fihrisite girmeyen şiirimi hatırladım birden.ciliz,enez,dokunsan yıkılacak ağlayacak bir şiir ama gene de sevecen.portakal çiçeğindenden çok çiçeksiz meyve veren sütü kesilmiş bir incir ağacını ansıtıyor:
“bu gece
ağaç kovuklarına kaçışan sincapların
kuşkulu-ama sevecen-
sıcaklığı vurmalı alnımıza
ayışığı çekinmeden girmeli
portakal bahçelerinin koynuna
kimseye hesap vermeden sevmeliyim seni *
kuytuluklarda”
*[seni değil şiiri/inciri mi olsa gerek]
c.hüseyin düz
90′ yillarda ilk yazilarimi OLUSUM dergisinde yazmistim. Kendisiyle hic tanismadim ama gönderdigim yazilari hemen yayinlardi. Yillar sonra yeniden burada Olusum dergisiyle karsilastigimda ilk gun duydugum sevinci yeniden yasadim. Sayın Kadıbeşegil’i saygiyla aniyoruz.
Kadibesegili cok arayacagiz keske tanissaymisim. ruhu sad olsun.
böyle bir edebiyat aşığı bir insanı kaybettiğimiz için çok üzgünüm. Ruhun şad olsun sizlere söz veriyorum ki türk edebiyatıını göklere çıkaracağız bir edebiyat öğrencisi olarak elimden gelenin daha fazlasını yapacak ve adınızı asla unutturmayacağım.
Muhtesem bir yasam. size imrendim.
İnternette gezinirken gördüğüm bir siteye girdim. Karşıma Cumhuriyet döneminin aydınlık yüzlerinden bir kadın çıktı. Fahrünnisa Kadıbeşegil… Adını ilk defa duymuştum ama onu tanıdıkça Türk sanatının kraliçesi olduğunu anladım. Tiyatro dalında olsun, şiir dalında olsun, yayın dalında olsun binlerce çalışma yapmış biri. Şu an bu işleri yapan her kadının idölü bu olmalı. Adını pek duymasakta duyurulmalı. Çünkü böyle bir kadın unutulamaz. Yaşımın küçük olmasına karşılık hayatı ile ilgili bir yazı yazmaya karar verdim bu bile onun için önemli olacak.
Bayanlar, baylar,
bu akşam bu anımsama toplantısına gelmeyi önemli bularak buraya gelenler— —hoşgeldiniz.
—Ben, kendi payıma, orada bulunamamaktan dolayı üzgün olduğumu bildirmek zorundayım sizlere;
sevdiğim bir kişi anılırken orada olamamaktan dolayı…
Bunun için, o kişi adına, size, bir oluşumun anlatısına giriş olabilecek birşey gönderiyorum; lütfen kabul ediniz…
Dostum Faruk Şüyun’a da, bunu benim adıma okumayı üstlendiği için, teşekkür ediyorum.
Evet, Ankara’da bir oluşum vardı, o yüzden Ankara’da bir Oluşum vardı.
Birincisinin oluşturulmasına katılanların büyük çoğunluğu ikinci Oluşum’a da katılırlardı;
ona katkıda bulunarak birincisinin oluşumuna da… —Ankara’da bulunmasalar da…
Ankara’da bulunanlar ise bilirlerdi: söylemek istedikleri birşeyler varsa, onu Oluşum’da söyleyebileceklerini.
(Kendi dergisini çıkaran Enis Batur bile, üç aylık Yazı yerine, aylık Oluşum’u yeğlerde, bazı yazıları için.)
Bir odaktı Oluşum böylece: Ankara’da kültür adına/içinde eyleyen kişilerin
gönderilerini, görünsün diye gönderebilecekleri bir odak.
—Bir ‘ortak havuz’ değil; bir ideolojik ‘cephe’ ‘organ’ı değil,
bir ‘kadro’ ‘hareket’ ‘merkez’i yayını, bir ‘manifesto’, hiç değil;
bir kültürel oluşuma katılmak isteyen kişilerin katkılarını gönderebilecekleri bir birikim odağı, sadece…
O kişiler, Nisa Hanım’ı bilirlerdi—
o odağın kendisiydi zaten, Nisa Hanım…
Istanbul’un kemikleşmeğe yüztutmuş—sonradan zaten parçalanıp eriyecek olan—
kültür dükalığına karşın, hatta karşı,
Ankara’nın granit duvarları arasında, oluşum yoluna çıkmış bu kişilerin,
söyleyecekleri sözlerin daha yarısına bile gelmemişken, oradaki sesleri kesildi
—12 Eylül geldi çattı…İşin garibi, o kişilerin epeysi, yeniden konuşabilmek için,
Ankara’dan çekip Istanbul’a göçmek zorunda kalırken, Oluşum, daha birkaç sayı
kendini ayakta tutabildi, Ankara’da.
Ama sonra Nisa Hanım da, zamanın geldiğini anlayarak,
kendini emekliye ayırıp, İzmir’e göçtü,
ölmek üzere.
—Bu yüzden, bugün, burada, Nisa Hanım’ı anarken, ölüp gitmiş bir yaratıcı kişinin
zaten kaçınılmaz olan göçümüne dikkat çekmiş olmakla kalmıyoruz; sanırım, aynı zamanda,
yeni yeşermekte olan taze fideleri ezmeyi iş edinen kocapabuçluluk biçimlerinin
bizi mahrum ettiği değerlerin; serpilmenin, zenginleşmenin de, yasını tutuyoruz.
Bu yas biçimi ise, “Hay’allah—n’oldu sana?…”, değil;
“Ne güzeldin—kalsaydın ya biraz…” biçiminde bir yas.
Ama, herhalde, yanılıyoruz—aslında, kaldı, kalıcıydı zaten,
o yasını tuttuğumuz…
Biryere gitmedi…
ORUÇ ARUOBA
21 Aralık 1911
İzmir
SEVGİLİ KADIBEŞEGİL.
RAHMETLİ ANNENİZİ BANA ARMAĞAN ETTİĞİNİZ DERGİ VE KİTAPLARDAN YAKİNEN TANIMA OLANAĞINI BULMUŞ VE BU GECE ARANIZDA OLMAYI ÖNCEDEN PROGRAMLAMIŞTIM.
ÖNEMLİ VE ANİ BİR MAZERET NEDENİYLE KATILAMAYACAK OLMANIN GERÇEKTEN ÜZÜNTÜSÜ İÇİNDEYİM.
ANNENİZİN BU GECEYİ IŞIKLAR İÇİNDE İZLEYEBİLECEĞİNE İNANARAK ALKIŞI BOL OLSUN DİYORUM.
SEVGİLERİMLE.
ÜSTÜN AKMEN
70’li yılların Ankara’sında, şiirin heyecanı ile yatıp uyuyamadığımız zamanlarda, seramik sanatının ustalarından Hamiye Çolakoğlu, elimden tutup, Kızılay’da, Piknik Lokantasının yanındaki Ankara Sanatseverler Derneğine götürmüş ve orada şiirlerimi topluma okumamı sağlamıştı.
O gün, Ankara’da yayımlanmakta olan Sesimiz Dergisi’nin sahibesi Hasibe AYTEN ile tanışmış ve şiirlerimi orada yayımlamaya başlamıştım. Sanat ve edebiyat dergileri ile ilk tanışmam burada olmuştu.
Hasibe Ayten sayesinde mi, yoksa başka bir nedenle mi olduğunu anımsayamadığım bir biçimde, dik duruşlu, saçları kısa ve her zaman yapılı, güler yüzlü ama her zaman kararlı Fahrünnisa hanım ile o yıllarda tanışmıştım, yanılmıyorsam ya 1974 tü, çünkü daha ilk kitabım Başkaldırma yayımlanmamıştı. O da o yıl çıktı.
Şimdi orada, toplantınızda kimler var bilmiyorum, bu yazdıklarımı size kimin okuduğunu da bilmiyorum, ama keşke orada olabilseydim ve size bir dolu belgeyi göstererek anlatabilseydim Oluşum Dergisi’nin o güzelim macerasını…
1974 yılında başlayan OLUŞUM DERGİSİ’nde ne zaman yazmaya başlamıştım? Şimdi kitaplığımdan uzak olduğum için ilk yazımın yayımlandığı ve elbette sakladığım dergiyi bulup bilemiyorum, ama Oluşum Dergisi’nde yazmış olduğum söyleşilerin bende bir “söyleşi” merakının başlamasının nedeni olduğunu çok iyi biliyorum.
Bugün yaklaşık 3500 – 4000 sayfaya ulaşmış olan söyleşilerimin ilk ateşini veren ve bana “herkes yazı yazmaya, felsefeye ve şiire meraklı, söyleşi yapan kimse yok, sen de bu işi üstlensen, ne dersin?” diyen Fahrünnisa hanımı sevgiyle anıyorum.
Oluşum Dergisi için yapmış olduğum söyleşi ile izlemeye başladığım yazar Nedim Gürsel’le dostluğumuz Kadıbeşegil’in evindeki bir akşam yemeğinde başlamamış mıydı?
Şimdilerde hasta olduğunu öğrendiğim Felsefe profesörü ve ilginçliği ile hepimizi zaman zaman şaşırtmayı başarmış olan sevgili Prof. Şahin Yenişehirlioğlu’nu da o ortamda tanımadım mı? İnsanın her alanda nasıl profesyonel olması gerektiği üzerine verdiği uzun diskur, Oluşum Dergisi’nden çıkıp, Vüs’at O. Bener’i ziyaret ettiğimiz gece, onun Ankara Portakal Çiçeği Sokak’taki evinden ayrılıp yürüyerek Kavaklıdere’ye kadar geldiğimiz gündür. Tam Farabi kavşağına vardığımızda “aşık olurken bile profesyonel davranacaksın arkadaş” diye sesini yükselttiğini hiç unutmuyorum sevgili Şahin’in…
Güven Turan’ı, Yavuz Çekirge’yi, sonra diplomat olup, yayımlamayı bırakan Oğuz Demiralp’in yazılarını orada okumaya başlamadım mı?
İlhan Berk’in, “biraz da düz yazı dene” demesi üzerine yazmış olduğum ilk denemeleri de Oluşum’da Fahrünnisa hanım yayımlamadı mı?
Bugün edebiyat dünyası içinde zaman zaman karşılaştığımız ve sevgiyle kucaklaştığımız pek çok yazar ve şairle, asıl ilintimiz OLUŞUM DERGİSİ’dir, çoğu ile yüzyüze bilişmesek de aynı sayfaları paylaşmış olduğumuzdan biliriz birbirimizi.
Oluşum Dergisi’nin nasıl çıktığını, dergiciliğin ne olduğunu da, zaman zaman mutfağına girip, sorularımla bunalttığım Fahrünnisa hanımdan öğrenmiştim, bu bilgiye, yıllar süren gazeteciliğimide ekleyip, beş yıl süreyle Kostantiniyye Haberleri gazetesini yayımlamıştım ve gazete her sıkıntıya girdiğinde, aklıma Kadıbeşegil geliyor, onun çektiklerini düşünüp,, kendime “dayan” diyordum. O, 124 sayı dayandı, yanlış bilmiyorsam eğer, önce aylıktı, sonra yılda 4 kere çıkmaya başlamıştı dergi.
2008 yılının yaz aylarında, İzmir Karaburun’da Gümüş Gölge romanımı yazarken telefonum çaldı ve ses onu tanıyıp tanımadığımı sordu. Konuştuğum Fahrünnisa hanımdı, yıllar sonra beni bulmuş arıyordu, hastalığının yeni geçtiğini, İzmir’de yaşadığını, yolum düşerse uğramamı istemişti, ama kısmet olmadı. Ölümünü bile çok geç öğrendim.
Fahrünnisa Kadıbeşegil’i, hepnizin huzurunda, edebiyatımıza kazandırdığı, heyecanlandırdığı insanlar adına ve herşeyin ötesinde bana göstermiş olduğu yakınlık, sevgi ve ilgiyi her zaman sıcaklıkla anımsayarak, saygı ve sevgiyle anıyorum…
15 Aralık 2011, Grenoble
Fahrünnisa Kadıbeşegil, 40 yıllık yazı ve yayın yaşamımda rastladığım en kahraman “kadın”dı.
İşbirliğimizden önemlisi dostluğumuzdu, benim gözümde. Oluşum dergisi pek çok genç şair ve yazar
için bir beşik olduysa, payı büyüktür. Dilerim rolü ve anısı ileriki yıllarda da yaşatılır.
Ustalara Saygı’nın 112. etkinliği yaşamını 83 yıl boyunca resimle, edebiyatla sanatla yoğuran Nisa Kadıbeşegil için…
Bir Cumhuriyet aydınına saygı
Etkinlik: Ustalara Saygı Toplantısı – Nisa Kadıbeşegil GecesiTarih: 21 Aralık 2011 ÇarşambaYer: Melih Cevdet Anday Sahnesi- Akatlar Kültür Merkezi Saat: 20.00 Beşiktaş Belediyesi tarafından yedi sezondur düzenlenen “Ustalara Saygı” toplantılarının 112. etkinliği yaşamını 83 yıl boyunca resimle, edebiyatla sanatla yoğuran Nisa Kadıbeşegil için gerçekleştiriliyor.
Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde (Akatlar Kültür Merkezi) 21 Aralık Çarşamba akşamı yapılacak toplantı, saat 20.00’den itibaren takip edilebiliyor.
Faruk Şüyün’an hazırladığı gecede Oluşum Dostları’nı yeniden bir araya getirecek olan Nisa Kadıbeşegil, tam bir Cumhuriyet kadını…1920’lerde gözünü açtığı Cumhuriyet, Demokrasi ve Atatürk rüzgârlarını ölümüne kadar her daim nefesinde saklı tutmuş bir isim. Hep üretmek ve paylaşmak üzere yaşamış.
Çocukluk yıllarında karşılaştığı Atatürk, baba ziyaretleri ile konuk olduğu ortamlarda karşısına çıkan Nâzım Hikmet, Behçet Kemal Çağlar, Münir Nurettin Selçuk, Yahya Kemal ve bugün hâlâ ilham veren daha niceleri onu sanatla, resimle, edebiyatla kuşatmış. Kadıbeşegil, yabancı dilden ilk müzikallerin çevirilerini yapmış. Tiyatro eserleri, öyküleri var… Sonra şiirleri… Her daim başucundaki kâğıt kalemle şiir sırdaşı olmuş.
Resimleri bugün 250’den fazla koleksiyonda ve 2009 yılında kaybettiğimiz sanatçıyı orada da yaşatıyor.Bugün Türk edebiyatının kilometre taşı olan Enis Batur’dan Murathan Mungan’a önemli isimlerin; Ertuğrul Özkök’ten Fatih Çekirge’ye ünlü gazetecilerin ilk yapıtlarının yayınlandığı Oluşum Dergisi de Nisa Kadıbeşegil’in kültür-sanat dünyamıza önemli katkıları arasında. Cemal Süreya’nın başyazıları ile başlayan edebiyat dergisi, 25 yılda çıkan 124 sayıda bastığı ürünlerle, koleksiyonerlerin aradığı yapıtlar içinde…
Oluşum’un son beş sayısı yurt dışında bizim sanatçılarımızın tanıtımı amacıyla altı dilde (Türkçe ve diğer diller) yayımlanmış ve yurtdışındaki birçok Türkoloji bölümleri ile birlikte öğretim görevlilerine gönderilmiş.Nisa Kadıbeşegil, Macar, Polonya, Çin ve İngiliz edebiyatlarından seçilmiş öykü, şiir, tanıtım yazılarını “Kendi Kalemlerinden” adı altında bir kitapta toplamış.
1981′de “Mustafa Kemal’i anlamak” ve 1974′de “Korkak (İmre Sarkadi’den çeviri)” Oluşum yayınlarından çıkartığı eserler arasında yer alıyor.Nisa Kadıbeşegil’in yaşamından kesitlerin sunulacağı bir saydam gösterisinin de yapılacağı saygı gecesinde, resim çalışmalarından örnekler de sergilenecek…
Kadıbeşegil’in çok sevdiği Türk Sanat Musikisi bestecilerden İsmâil Bahâ Sürelsan’ın eserlerinin de yorumlanacağı etkinliğe aralarında Cüneyt Ayral ve Enis Batur (yurtdışında olduklarından gönderdikleri yazılar ile), Ahmet Soysal, Buket Uzuner, Fatih Çekirge, Metin Celâl Zeynioğlu, Naim Dilmener, Oruç Aruoba, Refik Algan, Sennur Sezer, Tahsin Yücel, Tarık Günersel’in de bulunduğu ünlü edebiyatçı ve gazetecilerin yer aldığı birçok isim ve oğulları Salim ve Ahmet Kadıbeşegil katılacaklar…
TÜRK edebi-yatında bazı dergiler vardır ki, dönemine damga vurmuşlardır.
İşte bunlardan biri de Oluşum’dur.
Ressam, çevirmen yazar Nisa Kadıbeşegil’in çıkardığı dergi, başta Ankaralı yazarlar olmak üzere Türkiye’deki bütün önemli edebiyat adamlarının ürünlerini yayınladı.
Bugün saat 20.00’de Akatlar Kültür Merkezi Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde Nisa Kadıbeşegil Gecesi yapılacak.
Bir anımsatmada bulunayım.
Beşiktaş Belediyesi tarafından düzenlenen geceyi yedi sezondur Faruk Şüyün yönetiyor.
Nisa Kadıbeşegil’le tanıştım, o Ankara’da olduğundan ben de İstanbul’da yaşadığımdan adam akıllı bir dostluk kuramadık. Ama dergisini hep okudum, nice yazarın ilk yazılarıyla o derginin sayfalarında tanıştım.
1926’da doğan Kadıbeşegil’in çevirileri, tiyatro eserleri, şiirleri var.
DTCF (Dil Tarih Coğrafya Fakültesi) İngiliz Filolojisi ve Tarih bölümünü bitirdi.
83 yaşında aramızdan ayrılan Nisa Kadıbeşegil’in 250’den fazla koleksiyonda resimleri bulunuyor.
Oluşum’un ilk sayısı 1974’te yayımlanmış ve bu yayın serüveni 25 yıl sürmüş.
Dergide Cemal Süreya’nın baş yazıları ilgiyle okunuyordu.
“Oluşum”da Cemal Süreya adında bir kitap da yayınlandı.
25 yılda çıkan 124 sayının son beş sayısı, yurtdışında bizim sanatçılarımızın tanıtımı amacıyla altı dilde yayımlandı.
* * *
KİMLER Oluşum’da yazdı sorusunun yanıtını alabilmek için, http://olusumdostlari.com sitesine girdim.
Edebiyat dünyasından Enis Batur’dan Murathan Mungan’a, basın dünyasından Ertuğrul Özkök’ten Fatih Çekirge’ye kadar birçok ada rastladım.
Edebiyat tarihini, dergicilik tarihini yazmak isteyenler, mutlaka Oluşum koleksiyonunu okumak, incelemek zorundalar.
Nisa Kadıbeşegil’in yaşamından kesitlerin sunulacağı bir saydam gösterisi yapılacak bu saygı gecesinde.
Resim çalışmalarından örnekler sergilenecek.
Geceye katılacakların da adlarını verelim:
Ahmet Soysal, Buket Uzuner, Fatih Çekirge, Metin Celâl Zeynioğlu, Naim Dilmener, Oruç Aruoba, Refik Algan, Sennur Sezer, Tahsin Yücel, Tarık Günersel, oğulları Salim ve Ahmet Kadıbeşegil.
Cüneyt Ayral ve Enis Batur (yurtdışında olduklarından gönderdikleri yazılar okunacak).
* * *
YILLARIN ötesinden bir dergiyi ve yayıncısını anmak, emeğe gösterilen saygı açısından beğendiğim bir davranış.
Sn. Nisa Kadıbeşegil’e
Cumhuritein ve Atatürk devrimlerinin “ en önemlisi “olarak temsil ettiğiniz misyonu saygıyla andığımız bu özel günde sizi rahmetle anıyoruz.
Aykut-Deniz Bora
Yazınımıza karınca çalışkanlığı ile emek vermiş iyi insan nisa kadıbeşegil’i sevgiyle anıyoruz.
Ceyhun Atuf Kansu Ailesi
Araştırma yaptığım Numan Beyazıt’ın üç yazısının Oluşum’da yayınlandığını öğrendim.
“Minnacık Kadın”, “Boşnak Türküsü” ve “Savrulan Küller”…
Bu yazılara nasıl ulaşabilirim, yardım eder misiniz?
Merhaba, yaklaşık Ekim ayının başlarında “Oluşum” adında bir projem vardı. Tabi ki 1974 yılındaki hiçbir olaydan haberdar olmadığım gibi, Oluşum dergisinden de haberim yoktu. Yaklaşık 40 kişi bir araya gelip, tıplı 1974 yılındaki Oluşum’un kuruluşundaki gibi “Edebiyat’ı ve sanatı kurtarmak” amacıyla bir şeyler yapmak istedik.
Başta sadece çağrı amacıyla “Oluşum” ismini kullanmıştık, fakat sonradan isim bulamayınca bir anda ismimiz Oluşum olmuştu. Fakat bir türlü toplanamadığımız için bir türlü fiziksel bir girişimimiz olamadı. Dün okuduğum bir kitapta daha önceden böyle bir derginin olduğunu gördüm. Araştırmalarım beni buraya kadar getirdi. Şu an hem mutlu, hem heyecanlıyım. Kelimeler, rampa çıkmaya çalışan arabalar gibi zorlanıyor ağzımda, eğer bir görüşme şansımız olursa çok müteşekkir olacağım.
Esenle kalın.
Elinize sağlık
Nisa Hanim ile
Mersinsin Silifke yaz maceralarimin basli basina rengiydi!
Her firsatta buldukca minik kacamaklarim boyalarinin ve kiymetli resim fircalarinin arasinda cayimi koyacak yer aramakla baslardi…. tabii ki sapkalari ve gozlukleri her kiyafetine uymakla yukumluydu! Kendisi bu konuda cok ciddiydi, o anlarda kabul edilmem ise buyuk bir onurdu…Tabii ki ikazlariyla karsilasmadim degil….
Sorularimin aciklamalarini dinlemekse yeni bir soru yaratirdi. Disariya cikmaksa bazen acaba gidecegi yeri bilmesemi diye dilemekle ve ikna etmeye calismakla gecerdi…maalesef kendisiyle bu girisim umutsuzdu…Hayata net bir durulukla cevap veren ve kendisine guvenen bir bayandi..
Kucuk yaslarda kendisini taniyip admire yapmamak elde degildi bazen sorularima yanit alamamis olsamda:) kendisinin resim seruvenlerinde…
Bana Art merakimin ,boya banyolari gibi hatiralarimin ve Tea partileri baslangici olan birbirinden guzel “tea cup” lari ….aklima geliyor..Devrimciligi ve ilkelligi kacinilmazdi…
Cumhuriyetin bayanlarindan olan Nisa Hanim, bayanlarin bagimsizligini, esitligini ve kendine olan ozguvenini etrafinada elbet yansitiyordu. Kendisiyle zaman gecirebilmek buyuk bir sansti….
Nur icinde yatin..
Ozlemle aniyorum.
Asli
Mersin Silifke’de kendisiyle tanışma fırsatına eriştim Nisa teyzenin.
İlaçlarını almaya gelirdi önceleri eczaneme.
Sonraları sadece sohbet etmeye bile gelmeye başlamıştı.
Tam bir Cumhuriyet Demokrasi ve Atatürk sevdalısıydı.
Enerji doluydu yaşından beklenmeyecek kadar.Sergiler sohbetler…
Atatürkle çekilmiş bir fotoğrafını gösterdiğini hatırlıyorum son
görüşmelerimizde. Elinde çiçeklerle bir kız çocuğuydu sanki fotoğraftaki hali.
Nur içinde yatsın…
Nisa teyzeyi 2005 yılında Kastamonu’da bankada çalıştığım yıllarda tanıdım. Eşinin Kastamonulu olduğunu söylemişti. Yılda iki kez ziyarete gelirdi hem de özel işlerini takip ederdi. Ziyaret sayıları arttıkça samimiyetimiz de arttı. Bana küçük bir kızken Atatürk’ü Bursa’da babası ile birlikteyken gördüğünü anlatmıştı. Resim sergilerinden, şiirlerinden,kitaplarından bahsetmişti. Bir gelişinde Yabancı Kalemlerden Seçkiler kitabını imzalayıp hediye etmişti bana. Oluşum dergisini nasıl oluşturduğunu, edebiyatçıları anlatırdı. En son, anılarını yazmak istediğini söylemiş, bana burada kurulu bir düzenim olmasa onunla İzmir’e gelmemi ve yazdıklarını düzenlememi isteyeceğini dile getirmişti. Ben de bir sonraki gelişinde toparladıklarını bir disketle bana ulaştırmasını istemiş ve üstünde işimden vakit bulabildiğimce çalışmıştım.
Onun gibi ayaklı tarih denebilecek tam bir Cumhuriyet kadınını kızım ve eşimle de tanıştırdım bir yemekte. Çünkü o bir dokunuşu bir söylemiyle biz gençlere yol gösterebilecek bilgi birikimine ve enerjiye sahipti. Ve gençlerin de buna ihtiyacı vardı o yıllarda.
2006 yılında bir mektup yazmıştı bana. Kendi el yazısıyla bir mektup. Çok şanslı hissediyorum kendimi. Bir geldiğinde acil geldiğini bana bişey alamadığını söyleyip kulağından küpelerini çıkarıp ısrarla vermişti. Çok mütevaziydi. Hep birşeyler vermek, birşeyler paylaşmak istiyordu. Beni Silifke’deki yazlığına davet etmişti. Gidemediğim için çok pişman oldum yıllar sonra.
2009 yılında Kastamonu dan ayrıldıktan sonra vefatını internetten öğrendim. Seneler geçti hayat beni İzmir’e sürükledi, kızım üniversiteyi kazanmıştı. Yine internete girip Nisa teyzenin ismini yazdım, şimdi oturduğum eve beş dakikalık mesafede bir parka isminin verildiğini öğrendim. Oğlumu götürüyorum şimdi o parka, onu anıyorum.
Büyük bir özlemle anıyorum…
Sevgili oluşum dostları. Oluşum dergisinin tüm nüshalarına ulaşmam için bana yardımcı olmanızı çok rica ediyorum. Derginin tüm nüshalarını bulmak için çok uğraştım ama ancak bir kısmını temin edebildim. Nerde hangi sahafta ise gidip alacağım. Yardımınızı sabırsızlıkla bekleyeceğim.