Edebiyat ve Sanatı Dert Edinen Bir Dergi ‘Oluşum’
Metin Elal saygı ve sevgiyle anıyoruz…
Oluşum, 1974 Mayıs’ı ile 1984 Kasım’ı arasında Ankara’da 128 sayı yayımlanan bir dergi. Yayımı süresince giderek birbirinden kopmaya başlayan edebiyat ortamını birbirine yaklaştırmayı, birbirine tutunmasını sağlamayı kaygı edinen, sürekli olarak, bir edebiyat dergisi nasıl olmalıdır, sorusunu soran ve bunu sorgulayan bir dergi.
Oluşum, önce büyük boyutlarda gazete gibi iki yaprak olarak çıkmaya başlar. 3. sayıdan başlayarak dört sayıda bir, bir yaprağını plastik sanatlara ayırır. 1977 yılının Ekim / Kasım (42/43) sayısı birlikte yayımlanır. Dergi bu sayıda boyut değiştirir ve tekrar 1. sayıdan başlar, ama eski sıra numarasını da verir. Oluşum, artık 20 x 27,5 cm boyutlarında kapaksız, 32 sayfa olarak yayımlanır. İçerik gereği ya da özel sayılar nedeniyle kimi aylarda bu sayfa sayısı artar.
Derginin başlangıçtan sonuna değin Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Fahrünnisa Kadıbeşegil’dir. Yayımlandığı 128 sayı boyunca dergi, dört ayrı dönem yaşar. 1 – 37. sayılar birinci dönemi oluşturur ve şiir, öykü, edebiyat ortamına yönelik her türlü yazının yayımlandığı görülür. 38 – 49. sayılar ikinci dönemi oluşturur ve Cemal Süreya’nın ağırlığı hissedilir. Kapakta yer alan imzasız yazılarda 70’li yılların yazın sorunları, edebiyat dergilerinin tirajı, gazetelerdeki tefrika romanların yerine giderek çizgi romanın geçmesi, televizyonun romanı ve öyküyü tehdit etmesi, basında edebiyatın yerinin gün geçtikçe daralması ve kitlelere ulaşamaması gibi konular işlenir.
Oluşum’un 56. sayısının Ne Var Ne Yok adlı bölümünde “Oluşum çevresinin bir özlemi var: Cemal Süreya. Bakalım ne zaman bizlere ‘üvey evlat’ gibi davranmaktan cayacak. İlk ve son sayfalar onu bekliyor çünkü” denilerek ilk sayfalardaki imzasız yazıların kimin tarafından yazıldığı bir şekilde açıklanmış olur. Bu dönemde Oluşum’un son sayfasındaysa her sayı Cemal Süreya’dan bir şiir yayımlanmaktadır.
50 – 95. sayılar derginin üçüncü dönemidir. Bu dönemde, 38. sayıda Cemal Süreya ile birlikte dergide yazmaya başlayan Enis Batur’un etkin olduğu görülür. 50. sayıdan başlayarak, imzasını da kullanarak başyazıları o yazar. Yazılarında, edebiyatçıların siyasal kamplara bölünmesinin edebiyat ortamı üzerindeki olumsuzluklarından, yazarken salt edebiyat kaygısının ön plana çıkması gerektiğinden, edebiyatın siyaset üstü olduğundan söz eder. 96 – 128. sayılar son dönemi oluşturur. Bu dönemde akademisyenler dergide çok görünmeye başlar. Ne yazık ki Oluşum’un bu dönemi, en zayıf dönemidir.
Oluşum, yayımı süresince özelliği olan sayılarla birlikte, özel sayılar da yayımlar. Derginin 29, 52/53, 76/77. sayıları ‘Öykü Sayısı’ olarak yayımlanır ve bolca öyküye yer verilir. Bu yönüyle, bu sayılar özelliği olan sayılardır. Öykü Sayısı’nın dışındaki hemen hemen her sayısında en az bir öykü yayımlar Oluşum. Kemal Bekir, Nazlı Eray, İnci Aral, Selçuk Baran, Pınar Kür, Burhan Günel, Buket Uzuner, Fakir Baykurt, Talip Apaydın öyküleriyle dergide yer alan yazarlardan bir kısmıdır. Oluşum’un 64/65, 88/89. sayıları ‘Şiir Özel Sayısı’; 97. sayısı ‘Mektup Özel Sayısı’; 105. sayısı ‘Çağdaş Roman Özel Sayısı’; 82, 85. sayıları ‘Frankfurt Okulu Özel Sayısı’ ve ‘Frankfurt Estetik Özel Sayısı II’ olarak yayımlanır. Frankfurt Okulu üzerine yayımlanan bu özel sayılar, ülke gündemine bu konuyu, bu kadar kapsamlı biçimde getirmesi açısından hem bir ilki oluşturur, hem de önemli yazılar yayımlanır.
Derginin 50. sayısında Bedrettin Cömert’in İkinci Yeni şiiri üzerine önemli bir yazısı yayımlanır. Bu yazı belki de Cömert’in son yazılarından biridir, çünkü kısa bir süre sonra öldürülecektir. 52/53 sayı bu olayı kınayan yazılarla çıkar. 62. sayıdan başlayarak her sayıda çeviri şiirlere yer verilmeye başlanır. 64/65. sayıdan başlayarak da bu şiirler kendilerine arka kapakta yer bulur. 64/65. sayıdan başlayarak ilk sayfada yer alan başyazı kaldırılır.Oluşum’un bu içerik değişikliği 68. sayıda duyurulur. 69. sayıdan başlayarak ‘Dağar’ adlı bir bölüm açılır. Burada yazarlarımızın o güne kadar hiçbir yerde yayımlanmamış verimleri yayımlanır. Dağar dubölümünde Mehmet Taner (70), Nedim Gürsel (72), Oğuz Demiralp (74), İzzet Yasar (76/77), Enis Batur (78) gibi isimler yer alır. 87. sayıdan sonra bu bölüm sessizce ortadan kalkar.
Oluşum’da Cemal Süreya, Enis Batur, Cahit Külebi, Ali Püsküllüoğlu, Ahmet İnam, Bertan Onaran, Sevda Şener, Bedrettin Cömert, Selim İleri, İlhan Berk, Ahmet Oktay edebiyattan tiyatroya, resimden heykele uzanan yazılarıyla; Süreyya Berfe, Veysel Çolak, Metin Altıok, Mehmet Taner Mehmet Mümtaz Tuzcu, Metin Güven, Hilmi Haşal şiirleriyle sıkça görülür. Oluşum’da iyi şiirin yanında kötü şiirin de oldukça fazla yayımlanması derginin olumsuz yanıdır.
Dergide Hüseyin Atabaş, kısa süre yayın yönetmenliği yapar. Daha sonra bu görev kalkar. 72. sayıdan başlayarak Nisa Kadıbeşegil, Füsun Altıok (Akatlı), Enis Batur, Selim İleri, Oğuz Demiralp’ten oluşan yayın kurulu vardır. 12 Eylül 1980 darbesinden Oluşum da değişim geçirir. Oğuz Demiralp Almanya’ya, Enis Batur askere gider. Füsun Akatlı dergiden ayrılır, yerine 79. sayıda Ertuğrul Özkök yayın kuruluna girer. 94. sayıda kurul genişler; Ünsal Oskay, İsmail Ertürk, Oruç Aruoba katılırlar. Bu kadar kalabalık yayın kurulu eleştiri konusu olur ve 96. sayıda kaldırılır.
Enis Batur’un Oluşum’un 62. sayısında yayımlanan yazısından söz etmeden geçemeyeceğim. Batur “Yaşıtım aydınların durumu benimkinden pek ayrımlı değil: Pek çoğu, tıpkı benim gibi, Türkiye’de 1960 öncesi oluşturulmuş kültür etkinliklerini zincirleme bir biçimde kavrama olanağından yoksun bırakılmış kişiler. Babadan, büyükbabadan zengin kitaplık devralanların sayısı kabarık mı acaba?” diye soruyor. Böylece dergilerin neden okunmadığını, kitapların neden çok satmadığı sorusunu da bir bakıma yanıtlıyor. Şimdi bir soru da benden: Kaçınız babanızdan, büyükbabanızdan kalma evde oturuyorsunuz? Çocuklarınız, sizin evinizde oturmayı düşünüyor mu? Yanıtlar hayırsa, göçebe toplum olmaktan kurtulamadık demektir. O halde evimizde geleceğe kalacak kitaplarımız, duvarlarımızda asılı resimlerimiz olamaz, uzunca bir süre olmayacaktır da… Oluşum gibi nice dergi de bir süre sonra sahiplenecek insanlar olmadığı için, göçebe olduğumuz için göçecek, o dergi yerine yeni bir dergi çıkarırım dediğimiz için, bir yerde yayımı na son vermek durumunda kalacaktır.
Ne diyelim? Çok dergi yerine, alanında nesiller boyu yayımlanacak dergi, dergiler dileyelim.
Akatalpa / Mayıs 2004, sayı: 53